İstanbul'un fethinden sonra şehre yeni kimlik katmak için yapılan Kapalıçarşı, o günün tüm atmosferini hiç bir şey kaybettirmeden günümüze taşıyan bir zaman tüneli gibi hayatımızın tam ortasında duruyor.
İstanbul'un fethinden sonra şehre yeni kimlik katmak için yapılan Kapalıçarşı, o günün tüm atmosferini hiç bir şey kaybettirmeden günümüze taşıyan bir zaman tüneli gibi hayatımızın tam ortasında duruyor.
Osmanlı'da bir şeyin üzerini örtmek onu korumak anlamını taşıyordu. Onlar da İstanbul'daki çarşının üzerini örterek korudular. Çarşı, bugüne kadar deprem, yangın gibi felaketler görse de bir insan vucudu gibi kendisini onardı ve gelişerek ama dokusunu hiç kaybetmeden günümüze kadar geldi.
Çarşı, şimdi birçok kapısından seçtiğimiz birisinden girip, diğerinden hızlıca çıkarken farkında varamayacağımız bir özellik taşıyordu. Koskoca bir imparatorluğun vitrini görevini gören özel bir simgeydi. Daha da fazlasıydı, bir finanas merkeziydi.
Fatih Sultan Mehmet, Ayasofya’ya gelir getirmesi amacıyla Cevahir ve Sandal bedestenlerini kurdurmuş, bunların etrafında 250 yıl boyunca İstanbul Kapalıçarşısı gelişmişti.
Kapalıçarşı'da bulunan sokakların adları da orada neyin satıldığının anlaşılması için meslek gruplarına göre yazılı.
Burayı dolaşırken pek çok dille karşılaşılması burasının ilk dönemlerden bugüne keden gelen ortak özelliği.
Kapalıçarşı aynı zamanda kozmopolit yapısıyla bir sanat tarihi göstergesi
Kapalıçarşı 110 bin 868 metrekarelik bir alana yayılmış, 45 bin metrekare kapalı alana, 65 sokak üzerinde 3 bin 600 dükkan ve 14 hana sahip olarak günümüzde istihdama katkı sunuyor, turizme hizmet ediyor, ekonominin kalbinin ölçüldüğü gerçek bir piyasa olam özelliğini koruyor.